Göz İçin/de Bekleyen Kitaplar (Utku ÖZMAKAS)

Osman Konuk, “Türk Argosu” şiirinde “rüyalar görülmek ister; gözler içinde bekler” demişti. Konu kitap olunca “rafta unutulanlar”, “çekmecede tozlananlar”, “kapağı bile kaldırılmamışlar”, “sırası hiç gelmeyenler”, “arka kapağı dışında göz gezdirilmeyenler” diye Foucault’nun Çin Ansiklopedisi örneğini anımsatacak denli çoğaltılabilir bu “bekleme listesi”. Elbette, bazen göz içinde veyahut önünde değil, başka diller içinde de bekler kitaplar. O nedenle bu sayımızda başka dillerde, başka gözlerde çevrilmeyi bekleyen kitapları ele aldık.

Meramımızı şöyle açalım: Türkiye’de son yıllarda romandan kurama kadar çok ciddi bir “çeviri birikimi” oluştu. Şüphesiz ki çeviri kitaplar, kültür dünyamıza dışarıdan uzatılan aynalardır. Sadece dünya klasikleri gibi evrensel kültürel kanonun asli kirişleri değil, aynı zamanda çocuk kitaplarından sosyal bilimlere kadar dünyamıza başka nişler açan ve böylelikle “yan odada” neler olduğunu görmemizi sağlayan çeviri metinler düşünmenin önemli basamaklarından birisidir.

Çeviri söz konusu olduğunda tabloyu ziyadesiyle karamsarlaştıran gerçekler belleğimizi terk etmiyor: Çevirmen ücretlerinin düşüklüğü, çevirilerin kötülüğü, çeviri kitap teliflerinin yüksek olması, çalıntı/korsan çeviriler, hatta çevrilmiş bazı metinlerin yeniden çevrilmesi gerekliliği vb. Bu konular konuşuluyor, konuşulacak ve konuşulmalı; ancak ortada pek konuşulmayan, göz ardı edilen bir konu daha olduğunu düşündük: Dünya klasikleri gibi yolculuğuna biletini kendisi alan kitapları bir yana koyarsak, çevrilen kitapları kim ve nasıl seçer? Yayın yönetmenleri, editörler, çevirmenler, ajanslar, (hatta ve ne yazık ki) basın bültenleri? Bu seçicilerin görme alanının dışında kalan kitaplar ne olacak? Başka dillerde hangi kitaplar okurunun göz izini bekliyor?

Yukarıda andığımız sorularla yola çıktık; ancak kısa zamanda karşımıza başka bir sorun çıktı: Başka dillerin çokluğu kadar, başka kitapların çokluğu! Tabloyu önümüze koyunca çocuk kitapları, biyografiler, mutfak kitapları, romanlar, şiir derken, sınırı bir yere çekmemiz gerektiği gerçeğiyle karşı karşıya kaldık. Böylece suyundan bir katre içmeye çalıştığımız “sosyal bilimler”in okyanusunda karar kıldık. Bilmediğimiz derelerde boğulmaktansa ucundan bucağından da olsa tanıdığımız ve manzarasını izlemenin keyfine ufkunda yitmenin korkusu eşlik eden bu sulara daldık.

Elbette başka gözler içinde bekleyen başka kitaplar da var. Bu nedenle elinizdeki mütevazı dosyanın benzeri çabalara yol açmasını ve “her başlangıç başka bir başlangıcı çağırır” sözü ışığında yalnızca bir başlangıç çağrısı olarak düşünülmesini dileriz. İyi okumalar…


0 yorum:

Yorum Gönder