Siyasal-öncesi insanlar: İlkel Asiler (Kansu YILDIRIM)


Yabancı dillerden yapılan çeşitli çevirilerde bazı kelimelerin karşılığına ilişkin bir mutabakat sağlanmamıştır. Tıpkı İngilizce “primitive” sözcüğünde olduğu gibi. Bu sözcük içinde yer aldığı metnin kontekstine göre kimi zaman “ilk”, kimi zaman “ilkel”, kimi zamanda “ilksel” olarak çevrilmiştir. Çevirilere göre de anlam bakımından farklı yerlere gönderme yapmaktadır. Eric J. Hobsbawm’ın yeni çevrilen İlkel Asiler - 19’uncu ve 20’inci Yüzyıllarda Toplumsal Hareketin Arkaik Biçimleri Üzerine İncelemeler kitabı üzerine bu durum tartışılabilir. Çünkü kitabın konusu 19’uncu ve 20’inci yüzyılda geçen reaksiyoner kitle hareketlerini incelemektedir. İlk bakışta “ilkel” değil, “ilk”,“ilksel” direniş hareketleri olarak da düşünülebilir. Ama kitabın belirli sayfalarında Hobsbawm, “arkaik biçim” ifadesini kullanmaktadır ve hemen peşinden şunu eklemektedir: “…‘ilkel’ ve ‘arkaik’ gibi sözcükler bizi yanıltmamalıdır. Bu kitapta tartışılan hareketlerin hepsinin arkasında uzunca bir tarihsel evrim yatmaktadır”. Bu bağlamda, kitabın asiler dizgisine göre reaksiyoner grupların tümü askerleri, polisleri, hapishaneleri, vergi tahsildarlarını, kamu görevlilerini; sınıf farklılıklarını, toprak sahiplerini, tüccarları, bunların sömürülerini tecrübe ettikleri bir dünyanın içinde yaşamıştır. Böylelikle “ilkel” mi yoksa “ilksel” mi tartışmasının yapılmasından ziyade, Hobsbawm’ın neyi, nasıl betimlediği önem kazanmaktadır.

TOPLUMSAL AJİTASYON VE AYAKLANMALAR

İlkel Asiler’de sanayi-öncesi toplumlarda farklı zaman ve mekân ölçeklerinde ortaya çıkan direniş hareketleri, isyan profilleri, ayaklanmaları gerçekleştiren kişi ve grupların karakteristikleri hem tarihsel nedenleriyle değerlendirilmiştir; hem de söz konusu isyan tiplerinin toplumsal, kitlesel ve sınıfsal yapıda nerede konumlandığı betimlenmiştir. Bu anlamda Hobsbawm, okuyucuya (şimdilik atipik diyebileceğimiz) direnişlerin coğrafi ve beşeri haritalandırmasını yapmaktadır. Haritalandırma içinde İngiltere sınırları içinde yaşanan Robin Hood türü eşkıyalık, gizli kırsal topluluklar, devrimci köylü hareketleri, sanayi-öncesi kent toplumlarındaki “güruhlar” ve eylemlilikleri, dinsel kodlarla ilerleyen işçi tarikatları ve Hobsbawm’ın ifadesiyle “erken emekçi ve devrimci örgütlerde kullanılan ritüeller” yer almaktadır. Hobsbawm’ın bu tip bir entelektüel işleme soyunmasının temel gerekçesi ise, toplumsal ajitasyon ve ayaklanma biçimlerinin tarihinin bu kısmına duyulan ilginin azlığıdır.

Hobsbawm, toplumsal hareketlerin tarihini ikiye ayırmıştır. Gerek tasviri, gerekse analitik olan bu ayrımlardan ilki, antik ve ortaçağa ilişkin olanlardır: Antik ve ortaçağ zaman dilimlerinde yaşanmış toplumsal hareket tipolojisine köle ayaklanmaları, toplumsal sapkınlık, dinsel tarikatların eylemleri ve köylü isyanları girer. Ancak bunlar hakkında parçalı ve dağınık bilgilerin toplanmasından elde edilmiş bir tarih bilgisine sahip olduğumuz için Hobsbawm’a göre, bu hareketlere dair “tarihe sahip olduğumuzu söylemek yanıltıcıdır. Ayaklanmaların ve isyanların bu ilk tipleri için belirli konularda tarihçilerin uzlaşmaya varamaması da ayrı bir dezavantaj konusudur. Modern zamanlar bağlamı içinden bu hareketler değerlendirildiğinde ise şöyle bir yaklaşım cisimleşir: “…kapitalizm öncesi ya da yeterince kapitalist olmayan toplumlarla ilgilenmek durumunda olan antropologlar dışında, basit olarak, ‘öncüller’ ya da tuhaf kalıntılar olarak ele alınmıştır”.

18’inci yüzyılın sonlarından itibaren Batı Avrupa’da baş gösteren, daha sonra farklı coğrafyalara yayılan, “modern” kategorisinde değerlendirilen ve böyle adlandırılan toplumsal hareketler incelenirken, belirli bir kronolojik plan işletilmiştir. Bu dönemde tarih sahnesine çıkan proletarya ve sosyalist hareketler, tarihçilerin ilgisini çeken başlıca konular arasında yer almıştır. Sosyalist hareketler için tarihsel çerçeveler çizilmiştir: “Bunlar genel olarak ‘ilkel’ aşamalarında -kalfaların dernekleri ve Ludculuk, Radikalizm, Jakobenlik ve Ütopyacı Sosyalizm- ve sonunda ülkeden ülkeye değişiklik gösteren ama hatırı sayılır genel bir uygulaması bulunan modern bir kalıba doğru evrimleşen hareketler olarak görülmüştür.” Hobsbawm’a göre tarihçilerin modern hareketler başlığı altında bu hareketleri değerlendirmesine neden olan faktörlerden birisi, sendikal ve kooperatif örgütlenmeler ile siyasi partiler şeklinde belirli bir siyasal stratejik ve ideolojik hat oluşturmaları/üzerinde yer almalarıdır.

TARİHTE YANLIŞ BİLDİKLERİMİZ

Ne var ki, Hobsbawm, İlkel Asiler’de tanımladığı eşkıyalık biçimleri, mafyacılık veya dinsel işçi tarikatlarının ne antik-ortaçağ, ne de modern toplumsal hareketler tarihinde yer almadığının altını çizmektedir. Çünkü tüm İlkel Asiler, ortaçağlarda ve öncesinde değil; modern olanla ortaçağın arasında, yani modernin eşiğinde, 19’uncu ve 20’inci yüzyıllarda yer almıştır. Tarihçilerin hâkim kategorilendirme tarzları içerisinde bu tip toplumsal reaksiyon biçimlerini saymamış olmasının başlıca nedenlerinden birisi, eylemlilikleri ve diğer hareketleri için verili siyasal bir dil, kod sistemi oluşturamamalarıdır ya da olgunlaştıramamalarıdır. Hobsbawm, bu bağlamda İlkel Asiler’in toplumsal pratikler kapsamındaki konumlanışlarını “siyasal-öncesi” (pre-political) olarak nitelemiştir.

Hobsbawm’ın kopuk ve aralarında ilgileşimler yokmuş izlenimi uyandıran İngiltere, Batı ve Güney Avrupa’da yaşanmış reaksiyoner toplumsal hareketlerin karakteristiğine ilişkin tasviri şu şekildedir: “…-çoğu kez okuma-yazma bilmedikleri için- kendi arkadaşları dışında adlarını -o da çoğu kez takma adlarını- nadir olarak başkalarının bildiği, pek çoğu kitap okuyup yazmamış, kendilerini ifade ettiklerinde de normal olarak meramını anlatmaktan aciz insanların dünyasına aittir”. Görüleceği üzere Hobsbawm eşikte kalan ve kuramsallığa eklemlendirilmeyen; plan ve programlar dahilinde eşzamanlı şekilde yürütülmeyen; ilksel birikim biçimlerinin yarattığı toplumsal rahatsızlıkların niceliksel yansımalarını barındıran hareketleri inceleyerek toplumsal mücadeleler kompozisyonundaki eksik cümleleri yerleştirme gayreti içindedir: “ Her ne kadar onların hareketleri (…) pek çok açıdan kör ve el yordamıyla olsa da ne önemsiz ne de marjinaldir.”

0 yorum:

Yorum Gönder